Pripyat, kıyamet sonrası dekorlarına dönüştü

Çernobil’de patlama olduğunda iki yaşındaydım. Çilek ocağında çilekler bozuluyordu – herkesin tehlike yok söylemesine rağmen annem bana bunları yedirmekten korkuyordu. Komşumuza hamile kızı geldi, o da Çernobil’den kaçtı. O zamanlarda herkes saf saf bunun geçici olduğunu düşünüyordu... Hiç kimse facianın boyutu hakkında gerçeği bilmiyordu fakat söylentiler ve havada bir şeyler... Yetişkinler ışınımdan korkuyorlardı, çocuklar ise bu korkuyu içgüdüsel olarak benimsiyorlardı. Sonradan tahliye oyunu oynuyorduk ve ‘şehit olanları toprağa veriyorduk’...
30 sene geçti, bir zamanlarda sokak olan bir ormandan geçiyorum ve dehşet verici olmaktansa ilham vericidir. İnsanın mahvedebildiği her şey kendisidir. Ne kadar korkunç şeyler yapsa da doğa, ona ait olanı alıp eski haline getirir ve hakaretin izlerini siler.
Açıkçası Yabancılaşma Bölgesi – sınırları öylesine belirtilen meydan gibi. Bu sınırlar dışında kirlenmiş alanlar olduğu gibi bu meydanın sınırı içinde hayata gayet uygun alanlar da var. Yerli işçilerin sözlerine dayanarak mantarları ve meyveleri toplamaya çok gelen oluyor bu yüzden metronun yanında Çernobilden getirilmiş taş mantarları ile dolu sepete rastlamak çok normal bir şey. İşin ilginç tarafı olduğundan daha korkunç gelmesidir.
Lahit üzerinde çalışmalar harıl harıl devam etmektedir. İngiliz ve İtalyan dilleri duyuluyor. Babilon gibi ama tam tersi. Tesisin teslim etme süresini bir daha geciktirmeyeceklerine ümitliyiz.
Pripyat, kıyamet sonrası dekorlarına dönüştü. Buraya turistleri getiriyorlar. Ayrıca kopuk cümlelerden anlaşıldığı gibi işçiler, hayalet şehirde içki içmeyi de seviyorlar. Mezarlıkta radyoaktif romantiklik gibi bir şey.
‘ATOM, ASKER OLMASIN DA İŞÇİ OLSUN’ diye Pripyat merkez meydanındaki slogan belirtmektedir. Fakat biz bilmesek de kim bilir ki ‘işçiler’ de bazen devrim yapabilirler...
Elena ROZVADOVSKAYA